İçeriğe geç
Anasayfa » Blog » Kapitalizm ve paylaşım ekonomisi karşılaştırması

Kapitalizm ve paylaşım ekonomisi karşılaştırması

Kapitalizm, tüketime göre şekillenmiş bir sistemdir. Önemli olan toplumun ihtiyaçları değil, kar elde edilmesidir. Söz konusu malın ihtiyaç olup olmamasının bir önemi yoktur. Bilim ve teknolojinin gelişmesi, ihtiyaç dışı tüketimin körüklenmesine hizmet eder.

Kapitalizm sloganı: Tüketim özgürlüktür. Tüketmek özgürlük ile özdeşleştirilmiştir. ‘Tükettiğin kadar özgürsün’ görüşü hakimdir. Kapitalizm tükettirdikçe yaşamını devam ettirir.

İnsanın ihtiyaçları gerçekten sınırsız mıdır? İhtiyaçlarımız mı yoksa arzularımız mı sınırsızdır? Bu iki kavram genellikle birbirinin yerine kullanılır.

Kapitalist sistemde, düzenlenen indirim kampanyalarıyla, kredi kartlarına yapılan borçlandırmalarla, taksitlerle, özel günler ve özel indirim günleri icat edilip insanlar sürekli tüketmeye teşvik edilir. Tükettiğimiz mallar, sevgimizin ve değerlerimizin ölçüsü haline gelir. Hatta yeni ihtiyaçlar yaratılarak satın alma hevesi canlı tutulur. Esas amaç, doyuma ulaşması mümkün olmayan istemleri uyandırmak ve onları harekete geçirmektir. Bunlar duygusal eksikliklerdir.

Bu sistemde, toplum ve din gibi dışsal baskı mekanizmaları tarafından bilinçaltına atılan ve yasaklanan içgüdüsel duygular, önce kitle iletişim araçlarında teşhir edilir, sonra da bu duygular tüketim nesnesi olarak bir ticari metaya dönüştürülerek piyasaya sunulur. Bu süreçte özellikle cinsellik ve şiddet içeren objelerin kullanılmasına özen gösterilir. Piyasaya sürülecek her tür mal ve hizmetin, görsel medya tarafından yayınlanan reklam içeriklerinde, bu objelerin kullanılması tesadüf değildir. Modern tüketimde, tüketicilerin tüketme arzularını kamçılamak için arzuların devamlılığını sağlamak gerekir.

Kapitalizm’de hedonist (hazcı) bir kültür zihinlere şırınga edilmektedir. İlişkiler, sevgi, aşk ve dostluk maddeleştirilmiştir. Adeta Descartes’in “Düşünüyorum öyleyse varım” (Cogito ergo sum) mottosu yerine, “Tüketiyorum öyleyse varım” mottosu hayata geçirilmiştir.

Kapitalizmde moda, sistemin ortak paydasıdır. Çünkü modanın temsil ettiği her şey eskimeye ve yok olmaya mahkumdur. Bu sistemde herşey tüketime ya da yok edilmeye mahkumdur. Tüketimin gerçekleştirilebilmesi için de insanların harcama yapmaları gerekmektedir.

İnsanlar, kimliklerini, satın aldıkları şeyler aracılığıyla oluşturmaktadırlar. Çağımızın en önemli filozoflarından Baudrillard’a göre, modern ve postmodern toplumlarda tüketim, basit maddi nesnelerin değil, gösterge ve sembollerin tüketilmesi anlamını içermektedir. Dolayısı ile tüketiciler genellikle, para biriktirip özlem duydukları, almak istedikleri nesneleri satın aldıkları zaman bir boşluk duygusuna kapılabilirler. Ona göre, tüketim yapma beklentisi içinde olmak, tüketim eyleminin kendisinden daha eğlenceli bir duygu olması, sık rastlanan bir deneyimdir. Baudrillard’a göre tüketim, materyalist değil idealist bir uygulamadır. Bunun anlamı, asıl tüketilenin nesneler değil, düşüncelerin olduğudur ve tüketim bir idealist uygulama olduğu için de, fiziksel bir doyuma ulaşması mümkün değildir.

İngiliz sosyolog Mike Featherstone’a göre ise tüketim kültürü, genellikle hedonizmi, zevk peşinde koşulmasını, narsistik ve bencil kişilik tiplerinin gelişmesine sebep olur.

Kapitalizmin vahşi yapısına karşılık, insan doğasına daha uygun olan bir sistem olan paylaşım ekonomisine göre ise; ön planda olan hakim düşünce ‘sahip olmak’ değil, ‘ihtiyacın süresince kullanmaktır’. Paylaşım ekonomisi için; kullanmadığınız bir şeyi, kullanmadığınız bir süre içerisinde, karşılık beklemeden veya bekleyerek bir başkasının ihtiyacına sunmak şeklinde özetleyebiliriz. Paylaşım ekonomisi, tüketicilerin, bir­birlerinin pek çok atıl kapasiteye sahip ürününe, geçici veya kalıcı olarak erişim izni vermeleri an­lamına geliyor. Paylaşımın temel nedeni ekonomik değildir. Bazı insanlar için daha az tüketmek, kimisi için boş zamanını değerlendirirken ya da hobisiyle ilgile­nirken fayda sağlamak, bir diğeri için mekanını sadeleştirerek kendine ve ailesine alan açmak veya bir başkası için çevresel kaygıları azaltmak ve gezegen için daha az tüketmek ya da bazen manevi amaçlar söz konusu olabilir. 

Paylaşım ekonomisinin takas sistemi ile de karıştırılmaması gerekir. Takas sistemi, herhangi bir değişim aracı kullanılmaksızın, mal ve hizmetlerin diğer mal ve hizmetlerle değiş tokuş edildiği bir ticaret tipidir. Oysa ki paylaşım ekonomisinde mal, mekan, hizmet ve her türlü kaynağın, her düzeyde paylaşılabilmesinden söz etmekteyiz. Bu sistem, israfı, üretimi ve tüketimi azaltacaktır. Bu yönüyle paylaşım ekonomisi, sürdürülebilir tüketime katkı, mevcut kaynakların daha verimli kullanılabilmesi, sosyal ve ekonomik adaletin sağlanması gibi birçok kavram için faydası olan demokratik bir modeldir.

Günümüzde, yaklaşık 10 yıldır dünya gündeminde olan bu alışveriş düzenine evini, arabasını, bisikletini, zamanını, işgücünü paylaşıma açan milyonların katıldığı şirketlerin aldığı yatırım toplamı, 10 milyar doları geçmiştir.

Paylaşım ekonomisi sistemi, maddi olarak insanlığa, çevre ve doğamıza kattıkları yanında, bize asıl katkıyı, manevi değerlerimizin gelişimiyle yapmaktadır.  

Peki siz neyi paylaşmaya hazırsınız?